Tanısal Kıskaç ve Manik Depresyon
“Dünyadaki tüm gelişmeleri teşvik eden, icat eden ve taşıyan, tüm yargıların ve kararların yaratıcısı ve geleceğin planlayıcısı olan insanoğlunun kendisini bu kadar önemsiz bir niteliğe (quantité negligeable) indirgemesi akıl alaz bir şeydir” (C.G. Jung, Bireyin kendisini Anlaması)
Genelde görüşmelerim, en azından ilk seanslarda kuvvetli bir detoks sürecine ihtiyaç duyuyorum. Bireylerin üzerlerine giydikleri tanılardan arındırmaya çalışmak uzun zaman alabiliyor.
Kişi belli ki bir süredir bir sıkıntı yaşıyor ve bunu tanımlama ihtiyacı duyuyor. İnternetten araştırıyor ya da sağdan soldan duyduğu hikayelerle kendi belirtileri arasında ortaklık kuruyor ve sonuçta kendi tanısını koyup bana geliyor. İlginçtir ki, en sık yakıştırılan tanılardan biri da Bipolarite yani Manik Depresyon oluyor. Bunun dışında, bir de daha önce bir ilaç tedavisi sürecinden, hastane ya da psikiyatrik takipten geçmiş olan kişilerin ilk söylemi: “Ben Bipolarım, Manik Depresifim” oluyor.
Eeee? Ne olmuş Manik Depresif isen? Bravo adını koydun ve bu seni belki biraz rahatlattı ama eee, burada bitti mi hikaye? Kendine yakıştırdığın ya da bir uzmanın yakıştırdığı tanıya bağlanmak bir sonuç getiriyor mu? Sen sadece iki sözcükle betimlenecek kadar değersiz misin? Başka bir kişisel içeriğin veya tarihin yok mu? Oysa, dünyadaki insan sayısı kadar tanı, Bipolar insan sayısı kadar da Bipolar çeşidi var. O halde niye böyle bir tanı var? Tanılar sadece uzmanlar arasındaki bir parola. Bireyin davranış, duygu durum ve kişilik yapısını tarif etmek için saatler harcamak yerine, belli bir standart üzerinden konuşmak, süreci belirlemek adına kullanılan bir kısa yol. Başka bir bakış mümkün mü?
Şöyle ki, bilimsel mantıkta iki temel yol bulunmaktadır: Tümden gelim ve Tüme varım. Tümden gelim bir matematik formülünü probleme uygulamaya benzer. Yani, gözlem, deney ve muhakeme yoluyla elde edilen bilginin, münferit durumlara uygulanması; özelin bilgisini genel yargılardan çıkarmaktır. Tüme varım ise matematik formülünü bulma ya da kanıtlama yoludur. Yani, gözlenen tek tek olgulardan genel yargılara ulaşma; özelden genele giden bir akıl yürütme biçimidir. Yapılan araştırmalar ve kanıtlar ışığında, Tüme varım yöntemiyle, tanılar bulunur ve sınıflanır. Tümden gelim yöntemiyle ise, bu tanılar bireylere konulur. Peki ya bundan sonrası? Hali hazırda, bulunmuş bir şeyin üzerinde durmak ne işe yarayacak? Manik Depresyon tanısı üzerinde dolanıp durmak, bir kedinin kendi kuyruğu peşinde dönüp durmasına benzer.
Bunun yerine, doğanın en temel yasası, Ekonomiyi kullanarak yola devam edebiliriz. Doğada her şey, en az çabayla verim almak üzerine kurulu ise, belli bir tanı üstünde durarak bir sonuç beklemek, bu yasaya aykırı bir davranış olacaktır.
Aksine, tanıyı yanımıza alarak, bireyin öznel şikayetine neden olan kişisel tarihinin, yaşantılarının bugün ile ilişkisini; sürdüren nedenleri, aldığı kararları bir türlü uygulamaya geçirememesini, zararı olduğunu bilmesine rağmen aynı davranış ve ilişki girdabından bir türlü çıkamayışını araştırmak daha taze ve aydınlık bir yaklaşım olacaktır. Aynı ekonomi kanununa göre, bazı değiştirilemez anıları tekrar anlamlandırmak, onlara yeni bir sayfa açmak; kontrol etmenin ve şekillendirmenin mümkün olmadığı durumlarla daha uyumlu yaşamak; böylece enerjiyi yoğun bir şekilde değiştirilebilecek noktalara yönlendirmek terapötik sürecin merkezine oturabilir. Burada kişi, artık, bir kitap içinde yazan herhangi bir tanı olmaktan çıkmış, bireysel hikayesi, yaşamı, ailesi, çevresi, dünü, bugünü ve yarınıyla biricik bir varlık olmuştur. Bu sayede tanısı ister Manik Depresyon ister başka bir şey olsun, kendine en uygun yaşam biçimi içersinde, hayatı konforlu bir şekilde sürdürme hediyesine kucak açmaktadır.
Burada önceliğinize bir bakın birkaç sayfalık bir açıklama mısınız yoksa, keşfedilmemiş çok boyutlu ve derinlikli bir dünya mısınız?